27 Ağustos 2007 Pazartesi

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ (Ekşi Sözlük-piper)


Türk eğitim sistemi size haklarınızı öğretmez. Hakkınızı nasıl arayacağınızı da öğretmez. Bir şekilde neyin hakkınız olduğunu öğrendiyseniz bile yapabileceğiniz bir şey yoktur bu yüzden.
12 yıl okuyup bu sistemin içinde eğitildikten sonra liseden mezun olursunuz ve mahkemeye nasıl müracaat edilir, hiçbir fikriniz yoktur.Size çok temel sorunlarla nasıl başa çıkılacağı öğretilmez. Nüfus cüzdanınızı kaybederseniz yapmanız gerekenleri tanıdıklarınıza sorarsınız, olur da üniversitede ailenizin yanından ayrıldınız diyelim, kiraya çıktığınız evin suyunu elektriğini üstünüze almanız gerektiği söylendiğinde ne yapacağınızı bilemezsiniz. aynı şekilde hastalandığınızda aileniz tarafından hastaneye götürülmeye alıştıysanız, bir de sosyal güvenceniz yoksa, ailenizden uzakta kalırken hastalandığınızda ne yapacağınızı şaşırırsınız. “hangi hastaneye gitmem gerek, geçen sene dişim çok ağrırken gittiğim dişçi bile muayene için bir servet istemişti bunlar ne isteyecek, hem ben neresine başvuracam bu hastanenin noluyor diye düşünürken hastalığınız ilerlemiştir büyük ihtimalle.
Ekonomi hakkında zerre kadar fikriniz yoktur. “Olum parayı biz basmıyor muyuz basalım parayı dağıtalım herkeslere kalmasın fakirlik falan, dış borcu da kaparız nedir yani ehuhu” dersiniz.
12 yıldır her sene resim dersi aldığınız halde resimle ilgili bir şey bilmezsiniz. O kadar yıldan tek hatırladığınız “bunlar nasıl çalı” diye sizi azarlayan bir öğretmenin verdiği düşük nottur. Ondan sonra Picasso sergisinde “Bu ne lan? niye çok beğeniliyor, çok değerli bunlar? ben niye beğenmiyorum bir şey anlamıyorum olum bende ne sorun var?” diye dolaşırsınız. Matisse resimlerine bakıp “Bunu ben de yaparım lan ahaha bi de 12 milyon dolara satılıyormuş boşuna okuyoruz o zaman biz bu kadar mühendislik dersi” dersiniz.
Müzik dersinde notunuzu flüt çalarak alırsınız. okulda müzik adına dinlediğiniz tek şey Beethoven Senfoni No 9’dur. Okul zilinde o da.
Tarih hocanız “Arapların hepsi iğrenç, Sırplar ayrı bir şerefsiz” diye başlayarak dünya halklarının yarısını aşağılar, bu oldukça yorucu bir iş olduğu için de boş zamanlarında tahtayı silmeyen öğrenciye tekme tokat girişerek stres atar.
Milyonuncu coğrafya dersinden sonra dünyada kaç ülke vardır, bu ülkeler hangi rejimlerle yönetilir bilmezsiniz. Kimi okullara gazete getirmek yasaktır. arada bir kontrol yapılır, politik (veya başka sebeplerle zararlı) bulunan yayınlar toplanır. lise öğrencisinin politikayla siyasetle ne işi var lan? ha lise bitti, on sekizini doldurdun, birden gel oy ver mi dediler sana? ‘bu kim? ne diyor bu adam, orda neler oluyor?’ dedin paralize mi oldun? olur öyle.
Edebiyat hocan okulun istediği katkı parasını vermediğin için karne notunu düşüreceğini söyler. Utanmasını bekleyerek “vermeme hakkım olan bir parayı vermediğim için, edebiyat notumu düşürecekseniz, düşürün hocam ben bir şey demiyorum” dersiniz, düşürür.
Çoğu okulda kütüphane ve laboratuar yoktur, varsa da işlevsizdir. ilk okulda bir derginin öykü yarışmasında mansiyon alırsınız. Okulunuza bir takım belgeseller ve kitaplar hediye edilir dergi tarafından. Bu belgeselleri vesaire ilk ve son görüşünüz o zamandır. sonra büyük ihtimalle müdürünüzün salonundaki vitrinde çanak çömlek porselen takımının yakınlarında bir yerlere taşınırlar.

Hiç yorum yok: