
Bir oyunun orta yerindeki şaşkınlarız. oyunun sonu belli, senaryoyu hepimiz biliyoruz, rollerimizi biliyoruz, kostümlerimiz çeşit çeşit, replikler aklımızda, heyecan ve korkuyla karışık ilginç bir haz hissediyoruz göğüs kafesimizin içinde. yüzü olmayan seyirciler sabırsızlıkla bekliyorlar, suflör telaşlı tıpkı yönetmen gibi. herşey hazır, neyi bekliyoruz?
ve perde..
Saatin keyifsiz sesiyle gözlerimi açtım. fizyolojik ve psikolojik olarak geceyi ayakta gündüzü uyuyarak geçirmeye yatkın biriyim, sabahın köründe uyanıp işyerinin yolunu tutmakla karada yaşamaya çalışan balık gibi hissediyorum kendimi. bu mahmur halim öğlen saatlerine kadar devam ediyor. genellikle sabahın ilk saatlerini gece bekçisi olma hayalleriyle geçiriyorum. zaman zaman sayısal lotodan altı bilip gayrimenkul zengini bir tembel olarak hayatımı geçirmeyi de hayal etmiyor değilim. sayısal loto oynamıyorum. bir devlet dairesinde çalışıyorum. işe zamanında (sabahın sekizinde) gitmeyi yıllardır beceremiyorum. küçük ayak oyunları ile amirlerime çaktırmadan daireye girmeye çalışmakla stratejik günüm başlıyor. çalışmak, bir iş sahibi olmak yanında sorumluluk da getiriyor; gün içerisinde üzerime düşen işleri yapmak, yanımda çalışan insanlara güler yüz göstermek, salakça espriler yapanlara gülmek zorunda olmak, toplumca meşru kabul edilmedikçe özel hayatı herkesten saklamak, tüm gün sigara dumanıyla boğuşmak ve -çivi çiviyi söker hesabı- üst üste sigara yakmak bunlardan sadece birkaçı.
Öğle yemeği için verilen arayı seviyorum; kısmen de olsa bana ait olduğu için. işyerinde tek amaç zaman geçirmek. devletin verdiği görevi en güzel şekilde yapmak. bulunduğu yere layık olmayan insanlara bulunduğu yere layık olduğunu hissettirmeye çalışmak, değersiz olduğunu hissetmek, saçmasapan diyaloglara gerekliymiş muamelesi yapmak, bazen -genelde (psikolojik anlamda) yalnızlığın hissedildiği zamanlarda- sevgiliyi düşünmek, umut etmek, güzel hayaller kurmak, mutlu günleri hayal etmek, mutluluğa doğru -olabildiğince güçlü- adımlar atmak, sevgiliyi düşünmek, saçlarını, bakışlarını, dişlerinin beyazlığını, gözlerinin yeşilliğini düşünmek, yürüyüşünün asaletini hatırlamak, olmayan hayatlar tesis etmek, yazmak, hissetmek, duymak..ortada hiç bir sebep yokken ayrilmak ..
Bir kaç ay sonra onun nişanlandığını duymak, geleceği elinden alınmış gibi hissetmek, yenilgiyi hazmetmeye çalışmak, içmek, şişelerin dibinde unutmanın, ya da umursamamanın hafifliğini aramak, düşünmemeye çalışmak, kötü şarkılar - one last goodbye gibi, "yalnızlık ömür boyu" gibi- dinlememeye çalışmak, tüm bunları yaşarken devletin verdiği görevi en güzel şekliyle yapmak, tebessüm ile saklamak tüm acıları, toplumca meşru kabul edilmedikçe özel hayatı herkesten saklamak, sigara üzerine sigara yakmak.. güvensizlik, öfke, değersizlik hissi, delirme belirtileri, gülümsemek, umudun işkenceyi uzattığını bile bile -küçük de olsa- bir umut kırıntısını içinde taşımak, değersiz insanlara değer vermek zorunda olmak, değer verdiklerine hakettikleri değeri hissettirememek..
Ve mesai bitişi, koşar adımlarla terkedilen devlet daireleri, zincirlerinden boşalmışcasına evlerine -ya da gitmek istedikleri yerlere- koşar adımla uzaklaşırken artlarında bomboş odalar bırakan memurlar.. kendine ayırmak için devletin bahşettiği bir kaç saat, ertesi gün işe zamanında (sabahın sekizinde) gitme planları, soğuk yastığın ürpertisi,
ve perdenin kapanması..